HAKKIMIZDA
BİZE DÂİR
2001 yılında 1990’lı yılların en büyük ve itibarlı kitap dağıtımcısı
olan BİRLEŞİK DAĞITIM’ın faaliyetine son vererek kitap/yayın dünyasından
çekilmesinden sonra, benim için de en amansız, en sıkıntılı günler başlamış
oldu.
1993 Şubat’ından beri itibarımla, becerilerimle, tecrübelerimle ve yayın
dünyasındaki dostlarımın esirgemedikleri yardımlarıyla geliştirip büyüttüğümüz
firmamız, müessesemiz 7.8 şiddetinde bir zelzeleyle berhava oluvermişti. Yayın
dünyasının – o günlerde/yıllarda – en büyük Kitap Dağıtım firması çöküp
gitmişti. Artık işsizdim ve Cağaloğlu adeta benim varlığıma tahammül edemez bir
tavır sergiliyordu. Sanki ben Cağaloğlu’nda nefes almasam o çok daha rahat
edecek, mutlu olacakmış gibiydi. Ne var ki, ben de hep yayın dünyası içinde
yaşamış, hayat iksirimi hep bu efsunlu dünyada içmiştim. Bir kere kokladığım
mürekkep kokusu damarlarımdaki oksijenim haline gelmişti. Başka sektörlerde
ekmeğimi kazanmak, çoluk çocuğumun rızkını temin etmek gayretim de hüsranla ve
beni çok daha derinden sarsan, inciten bende şok etkisi yaratan bir acı
gerçekle neticelenmişti.
Artık yapmam gereken, yine içinde büyüdüğüm, gönlümde büyüttüğüm
dünyaya, onca yıl sonra elde ettiğim birikimlerimle, becerimle, bilgimle
yeniden ama farklı biçimde bir işe “merhaba” demekti; Kitap
Dağıtımcılığından Kitap Yayıncılığına tutunmaktı, orada rızk aramak olacaktı bu
işin mahiyeti. Böylece yok olmadığımı, yaşama azmimin bitmediğini,
tükenmediğimi, yayın dünyasına söyleyecek daha çok sözümün olduğunu, yayın
dünyasına olan borcumun da hala bitmediğini, bitirilemediğimi haykırmam
gerekiyordu. Benden uzaklaşarak beni adeta sessizce cezalandırma yöntemini
seçen yayın dünyasının ekâbiranına karşı müstağni olduğumu, sermayesiz de olsa,
parasız pulsuz da olsa, çalışıp-çırpınarak ama onurlu bir savaşla varlığımı
devam ettireceğimi, boynu bükük mazlumluğu oynamadan, her zaman ki vakarımla,
tevazuumla alnı ak-başı dik bir vaziyette ayakta olduğumu göstermeliydim.
İşte bu amaç ve şevkle yayınevimi kurdum: Tarih, 16.Ekim.2002 idi.
Yayınevimin adı da, taa çocukluğumdan beri hasretini çektiğim, içinde yaşarken
bile özlemiyle yanıp tutuştuğum İSTANBUL’dan mülhem olmalıydı. Ne var ki,
İstanbul’u çağrıştıran her güzelliğe adeta ambargo konmuştu. Burada imdadıma yıllar
boyu dostluğundan gurur duyduğum, dostluğuyla huzur bulduğum güzel insan, örnek
Müslüman, Diğerkâmlığın timsali Hüsnü KILIÇ kardeşim imdadıma yetişti ve bana
“Yayınevinin adını ERGUVAN koyalım. Çok yakışır, sana da çok yaraşır.”dedi. O
an o kadar heyecanlandım ki, tarif edemem. Bunu nasıl akledemediğime hâlâ daha
esef ederim, çünkü her Nisan/Mayıs ayında ben Boğaz’da o güzelim ERGUVAN’ları
seyretmek için boğaz gezisine çıkar, o betimsiz mor çiçekli ağaçlar arasında
upuzun hülyalara dalar giderdim. Birçok yakınıma, dostuma, arkadaşıma
ERGUVAN’lardan bahsederdim, bahsetmişimdir. İşte o gün bu güzel teklif ve
hatırlatma ile birlikte Yayınevimin adı ERGUVAN oldu ve hali hazırdaki bu
müthiş güzel, gayet sanatkârane Erguvan logosunu da YILDIZ hanım çizip bana
armağan etti. Elleri, zihni, kabiliyeti, zevki dert görmesin; sonsuza dek
güzellikler üretsin İnşâAllah. Hemen o dar vakitte Hüsnü Bey kardeşimden ödünç
olarak aldığım -(o vakitler henüz TL. den altı sıfır
atılmamıştı)-200.000.000.-(iki yüz milyon) lira ile kuruluş işlemlerini
başlattım ve 16.Ekim.2002 günü de ERGUVAN YAYINEVİ’m “ERGUVAN İletişim
Hizmetleri” serlevhasıyla hayata atılmış oldu.
O günlerde her nedense ERGUVAN YAYINEVİ olarak bu ismi almamız maalesef
mümkün olmamıştı. Aradan 495 gün sonra yayınevimin adını “Erguvan İletişim
Hizmetleri YAYINEVİ VE DAĞITIM “ şeklinde tescil ettirdim.
Allah bağışlasın iki güzel oğlum var. Her ikisi de Üniversite Kamu
Yönetimi mezunu. SERNUR, Yüksek Lisans yaptı, doktora için hazırlanıyor. (Artık
o da gazeteci ve Yeni Şafak Gazetesinde Dış Haberler Şefi olarak çalışıyor)TARIK
ise Kamu Yönetiminden mezuniyetini belgelemeye çalışıyor. (Tarık da Türk
Telekomda satış pazarlama departmanında) Çocuklarımın kitaplarla dostlukları
kıskanılacak derecede iyi. Yayıncılığa karar verirken elbette ki çocuklarımın
konumları, idealleri, amaçları da etkili oldu. İstiyorum ki, ERGUVAN YAYINEVİ
yıllar yıllar boyu nesilden nesile tevarüs eden binlerce cilt yayına imza
atmış, Türkiye’mizin, İslâm Ümmetinin, İnsanlığın kültürüne, tarihine,
hayatına, ideallerine katkı sağlamış bir kültür elçisi olsun.
İşte birkaç paragrafta özetlemeye çalıştığım bu amaçlar doğrultusunda
yayına başladı ERGUVAN YAYINEVİ. “Besmele”yle Rabbimizden her şeyin güzelini,
hayırlısını, faydalısını dileyerek yayınımıza, saygıdeğer Mustafa HİZMETLİ
tarafından hazırlanan Yüce Rabbimizin buyruğu olan Kur’an-ı Kerim’in Yüce Meali
“Kur’an-ı Kerimin Türkçe Anlamı” ile
başlangıç yaptık. Çok da bereketini, ikramını, faidesini gördük. Prestij,
itibar ve takdir kazandık. İkinci eserimiz ise kadim aile dostum, güzel ve çok fedakâr,
aydınlık ufku olan yürekli insan Prof. Dr. Muhammed Nur DOĞAN’ın hazırladığı harikulâde
güzel bir çalışma olan, yine Hüsnü Bey kardeşim ve güzel sanatkar Yıldız
Hanımın büyüleyici estetik zevklerini ve heyecanlarını, NÜANS AJANS imzasını
taşıyan muhteşem “FATİH DİVANI ve ŞERHİ” oldu.
Bu yaptığımız hayırlı başlangıçla,”bundan böyle
biz Allah’ın izni keremiyle insanlık âleminin İslâmla tanışması, insanlığın
Allah’ın adâletiyle huzur, mutluluk içinde şeref ve haysiyetiyle
yaşayabilmesine yardımcı olacak şekilde her türlü dini, edebi, ilmi, tarihi,
coğrafi, felsefi, kültürel eseri yayınlamak, insanlık ailesine katkıda bulunmak
istiyoruz. Hedefimiz, insanlık şeref ve haysiyetini incitecek hiçbir yayına
imza atmamıza imkân vermeyecek bir yayın politikasıdır: İNŞÂALLAH! Diyoruz.
İşte bu inanç, anlayış ve cehdle kitaplarımızı yayınlamaya devam edeceğiz!” sözünü veriyoruz.
“Biz, yaşadığımız toplumun, değerlerinin ve
insanlığın geçmişi, geleceği ve bugünü üzerine kafa yoranların; insanlığı var
kılan tarihini, coğrafyasını, yaşadıkları mekânı, kültürlerini, dinlerini,
dillerini, edebiyatlarını, sanatlarını etraflıca, içtenlikle ve bütünüyle
bilenlerin; söyleyecek sözü, yüreğinde taşıdığı ıstırabı, yarınlara ait
endişesi, tasası olanların sığınağı olmayı hedefledik. Yayınevimiz
toplumumuzun, İslam Ümmetinin ve insanlığın karşı karşıya kalabileceği fikri
tehlikeleri sezebilen, insanlık ailesinin doğru imanını durağanlaştırıp yok
etmeye çalışan eskimiş zihniyetleri fark edebilen ufku geniş, zihni aydınlık
aydınlarımızın, bilge zatlarımızın bipervâ konaklayacakları bir mekân olacak.
Burada din ve devlet adına “TABU”lara asla hayat hakkı
tanınmayacak. ‘Egemenlerin’ değil, ‘FİKRİ
HÜR,VİCDANI HÜR’ olanların ‘hakimiyetinin”
gerçekleşeceği ancak pop yayınların, çok satanların değil, değer katan
yayınların sığınacağı sakin bir liman olacak ERGUVAN.”
“Erguvan Yayınevi, aynen efsunkâr ve hülyalı
çiçeklerinin güzelliği gibi şairlerimizin, edebiyatçılarımızın, ozanlarımızın
da güzelliklerini sergileyip gür bir seda ile haykırabildikleri özgürlük mekânı
haline gelecektir. Erguvan Yayınevi, insanlık âleminde kötü giden gidişata
karşılık toplumu sarsacak söylemi olanların, yok olmaya karşı var olma
sinerjisi üretebileceklerin arenası olacaktır. Erguvan, küfrün, inkârın,
zulmün, haksızlığın her türlüsüne karşı koyuşun simgesi, kaynağı, cevheri olacaktır.”
Bizi takip edenlere, okuyucularımıza, dostlarımıza, sevenlerimize
insanlığa karşı bu şekilde özetlediğimiz ideal ve gayelerimizin senedini
imzalıyor ve Allah’ın boyasıyla boyayıp, mührüyle mühürlüyoruz. Allah bize
kimsenin hakkını yemeyi, kimsenin de hakkımızı gasp edip yemesini nasip etmesin!.
Allah’ın izniyle bu yayınevinden parayı, maddiyatı önceleyen, maddi
menfaatler için küçülen, kirli işlere alet olan, biraz daha fazla kazanmak
uğruna yüce değerlerimizi ayaklar altına alan kitapların yayınlandığını hiç
kimse göremeyecek, bugünden yarına bu yayınevinde çalışan hiçbir kimse de buna
cesaret edemeyecektir, İnşâAllah!
Seviyeli, mazbut, tutarlı, gerekirse radikal, ama hep Hakk’tan yana bir
yayın çizgimiz olacaktır. Bu çizgiden sapma gösterdiğimiz an dostlarımızın
uyarılarını beklediğimizi şimdiden bildirmek isteriz. Bu hususta Hz. Ömer’in
razı olduğuna biz de rıza göstereceğiz.
1976 yılında; kendisinden çok şeyler öğrendiğim; doğru, tahrif edilmemiş
tarihi, doğru okumayı (yeniden) bana sevdiren, İstanbul’un yağmalanmış, yok
edilmiş İslâm damgalı tarihini öğreten, tanıtan, İstanbul’u yeniden ve daha
şuurluca sevmeme vesile olan, güzel İslâm yazısını (Kur’an mührüyle, lisanıyla
taçlanmış Osmanlı Türkçesini) bilmenin ve sevmenin zevk ve şerefinin şuurunu
beynime adeta zerk eden, muhterem Kadir MISIROĞLU ağabeyimle, Almanya dönüşü
Vilâyet Han’da SEBİL GAZETESİ’yle birlikte başlayan ikinci İstanbul maceram ve
çalışma hayatım, böylece 2004’te ERGUVAN YAYINEVİ ile anlam kazandı.(-
İstanbul’da başlayan birinci çalışma hayatım 1970–71 yıllarında Bizim ANADOLU
GAZETESİ’nde rahmetli M.Emin ALPKAN ağabeyin yanında başlamıştı-).
15.Şubat.2007’den itibaren de meftunu
olduğum boğaza nazır olan, CAĞALOĞLU’nda Ankara Cad. Ünal Han’ın 5 inci
katındaki ERGUVAN YAYINEVİ’nin nezih ve nazenin bürosunda, ERGUVAN’ımızın
köklerinin uçsuz bucaksızlaşmasıyla, dal-budak salması amacıyla (bendeniz Mekki
YASSIKAYA) sevgili dostum ve can/mal ortağım (Abdülaziz BİÇKİOĞLU) ile
birlikte, ideallerimizi gerçekleştirebilmek ve helâl kazançlarımızla ailemizin
geçimini temin edebilmek için çabalıyoruz. Bir var olma, boyun eğmeme, sağlam
omurgalı dik durma mücadelesi vermeye çalışıyoruz. (Mart 2017)
(27 Nisan 2018. A. Aziz kardeşim daha büyük bir yayınevinin mes’uliyetini üstlenmiş durumda. Artık efsunkâr Boğazı görmek ne mümkün, Klodfarer Caddesi 18 numarada Nusret Bey Apartmanının Bodrum Katında aynı ilke ve idealler yönünde 100. Kitabını yayınlama heyecanı içinde yayın hayatına tek başıma devam etmekteyim)…
Bu kategoride ürün bulunamadı.